Logo
Print this page

Bilâl: Tiyatroyu yaşatan seyircidir

Salaettin Bilal Türk aktörlerimizden biri olan Salaettin Bilal, Makedonya’da kuşkusuz en iyi aktörlerden biri sayılmaktadır. Sadece Üsküp Türk Tiyatrosunda değil, ülkenin bütün tiyatrolarında sahne alan Bilal, ülke dışına da çıkıp çok sayıda filmde oynamıştır.

Salaettin Bilal 69 yaşında ve emekliye ayrılalı yıllar geçmesine rağmen, oyunculuğa devam ediyor. Son olarak “Kıvılcım” adlı kısametrajlı filmde ve Kosova’da “Kahraman” filminde oynayan Bilal Türkçe’nin yanı sıra Arnavutça ve Makedonca da çok sayıda rolde yer almıştır. Sanatta sınır tanımayan aktörlerimizden sayılan Bilal “Asterfest” uluslararası film festivali özel ödülüne de layık görüldü. Makedonya’da ilk kez bu ödülü alan biri olarak, kendisiyle görüşüp oyunculuk kariyerinde başarılarını konuştuk.

Salaettin Bilal’ı kendi ağzından tanımak istesek?

Başkaları nasıl gördüyse ben öyleyimdir. Yaptığım işlerden daha çok yapabileceğim düşünen bir adamım. Yapmış olduğum sanatta da, göğsünü gere gere ben bunu yaptım ve şimdi rahatım demedim. Her zaman birşeyler daha yapalabilirim düşüncesiyle, değişik değişık rollere girdim. Birkaç oyunu sahneledim. Bu anlamda da daha çok şeyler yapabilirim düşüncesiyle bazı şeyleri yapmaya da girişmedim. Hazırlıklı değilim düşüncesiyle başlamadım. Bence, ben mütevazi biriyim, başkaları da öyle diyorlar. Yaptığım işle hiçbir zaman övünmedim. Herkes sevdiği işi  merakla, namusuyla, dürüstçe yaparsa, herhalde o zaman bir değeri olur. Her meslekte insan bence kendini tamamen işine vererek yaparsa, o zamanda herhalde başarılı olur.

Çocukluğunuzda hayal ettiğiniz mesleği mi yaptınız ...?

Küçüklüğümden beri sanat beni epey çekmiştir. Sadece benim mesleğim değil de, tüm diğer sanatlar benim ilgi alanıma girerdi. Operaya gittiğim zaman, hatırlıyorum 11 yaşlarındaydım. Bana sen niye gelmişsin derlerdi? Küçük olduğum için girmeme izin vermezlerdi. Ama sonra artık beni tanımaya başladılar ve içeri girmeme izin vermeye başladılar. Tiyatroya da çok giderdim. Kitap okuma alışkanlığım çok vardı çocukken. Küçük olmama rağmen roman bile okurdum.  Çocukluğumda hayal ettiğim şey kitap yazmaktı.

Neler yazdınız? Yazdıklarınızı yayımlamayı düşündünüz mü?

Yazdıklarım elbette var. Ama, kendi özeleştirim yüzünden yayımlamadım. Belki yayınlayabilirim de. Belki yıllar sonra başka biri yazdıklarımı bulur ve yayınlar. Tiyatro oyunları yazdım, düz yazılar yazdım. Birine al oku iyiyse yayınlayalım demek de aklımdan geçmiyor. Pişman olmam, kararımdan eminim. Ancak, dediğim gibi, ben öldükten sonra belki biri bulur, baskıya verir. Değeri var mıdır yok mudur bilemem? Biri için değerliyse de, yazdıklarım yayınlayabilir belki.

Oynadığınız ilk rolü hatırlıyormusunuz?

İlk rolümü 1964 yılında oynadım. Hem Arnavut hem de Türk tiyatrosunda sahne aldım. O yıl ilk defa Nazım Hikmet oyunu sahnelendi. Enayi oyunuydu. Başrollerden birini  canlandırdım. O oyun ilk oyunumdu. 1 hafta sonra da Arnavut Tiyatrosunda da oynadım. Bu oyunlardan sonra yönetmenler tarafından aranılan isim oldum. Filmde bilemem ama tiyatromuzda en çok oyunda oynayan bir aktör olduğumu rahatça söyleyebilirim.

Sizi diğerlerinden farklı kılan nedir peki?

Bazılarına göre çok şanslıymışım. Bana göre, devamlı aynı bir tempoda çalışmaktır. Bazı anlarda kendimi çok yorgun da hissederdim. Herhalde doğrusunu söylemek gerekirse, Cenabı Hakkın bana vermiş olduğu yetenek. Az önce söylemiş olduğum şeyleri de gözönünde bulundurursak, aldığınız rolleri samimi ve ciddi bir şekilde oynamaya gayret göstermektir beni diğerlerinden farklı kılan. Sadece bunlar, başka birşey olamaz.

Klasikleşmiş bir soru ama yine de size sormak isterim; başarınızın sırrı nedir?

Söylediğim gibi çalışmaktır. Herşey çalışmaktan geçer. Çalışırsan başarırsın. Ama, tabii ki de yetenek lazım. Yetenek olmadan olmaz. Okulda, üniversitelerde mesleğini öğrenebilir insan ama mesleğini tam anlamıyla kavraması için gereken şey de pratiktir. Yetenek yoksa eğer başarılı olur insan ama tam anlamıyla olamaz.

Makedonya’da “Asterfest” ödülünü alan tek aktör sizsiniz? Neler söylemek istersiniz?

Ustrumca’da 7. kez Aster Fest film festivali düzenleniyor. Oradaki komisyon ve sanat heyetinin kararına göre, bugüne kadar yapmış olduğum tiyatroculuk, filmlerde göstermiş olduğum başarılardan dolayı, bu yılın ödülünü bana layık görmüşler. Ben de biraz şaştım doğrusu. Ustrumca’ya çağırdılar ve gittim. Dedim ki onlara acaba neden bana? Makedonya’da bu ödülü hakeden diğer oyuncular da var dedim. Tabii ki çok mutluyum. Bu da, oynayacağım rollerde ciddiyetimi korumam gerektiğini gösteriyor.

Şimdiye kadar almış olduğunuz ödüller hangileridir?

Pirlepe’de Tiyatro festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülü (1976,1989,1994), Ekran dergisi yılın en iyi ödülü ( 1977-1978 yılları için), Ohri Film Festivali Altın Maske en iyi aktör ödülü (2006), 13 Kasım ödülü, 11 Ekim ödülü vs.

Oyuncu olarak hedeflerinize ulaştınız mı? Oyunculuk hayatınızda gerçekleşmeyen dileğiniz var mıdır?

Gerçekleşmeyen hedeflerim yok. Makedonya çapında ulaşmış olduğum çalışma farklılığıma çok seviniyorum. Tüm makedon tiyatrolarında oynamış biriyim. Bunu bana nasip eden Allah’a da teşekkür ederim. Ben Amerikan, İngiliz, Fransız, Sıpr oyuncularıyla oynayan biriyim.

Kuşkusuz ki tam bir film yıldızısınız. Herkes sizi iyi bir aktör olarak kabul ediyor…  Makedonya’da filmlerde en çok oynayan bir aktörsünüz...

Geçenlerde Kültür Bakanlığı’nın vermiş olduğu bir kokteyde bir gazeteci söyledi. Bana dedi ki, Makedonya’da filmlerde en çok oynayan bir oyuncu olarak Makedonya’daki filmografisini değerlendirmemi istedi. Ben de dedim ki; Ben mi en çok oynamışım? Bilemem, olabilir. Ama, ben bunun hesabını yapmadım. En çok veya en az oynamak önemli değil, önemli olan şudur, bir rolü canlandırmak demiyorum, çünkü bişeyi canlandıramayız, Cenab’ı Hak sadece canlandırır. Biz sadece oynuyoruz. Oynadığım rolleri sadece kalite açısından değerlendirmek çok önemli. Şunu söyleyebilirim ki, bugüne kadar oynadığım rollerin ister film veya tiyatroda  olsun hiçbirzaman benim ulaşmış olduğum seviyenin altında düşmedim. Herzaman başarı gösterdim. Yani, demek istediğim şu, yaptığım işi profesyonelce ve elimden geldiği kadar değil de, dışına çıkarak son derece önem vererek, ince ince, titiz titiz davranarak oynuyorum.

Siz kendinizi nerde görüyorsunuz?

Ben hep kendime bunu yapamazsam, tiyatrodan giderim demişimdir. Yani ben yaptığım bir işten kolay kolay memnunum diyemem. Tiyatroda oynamanın zevki başka, doğrudan doğruya seyirci karşısında oynuyorsun. Seyircinin seni takip ettiğini biliyorsun. Ayrı bir zevk alıyor insan. Seyirci için de oyuncularla bir arada olmak ayrı bir zevk. Filmde ise bunu bir mesafe ile yapıyorsun.

Oynamış olduğunuz filmlerde bazen insan sizi tanıyamıyor…

Evet. Arkadaşlarımın bazıları beni filmlerde tanıyamıyorlar hatta benzetemiyorlar. Sen miydin acaba diyorlar? Mesela, Milço Mançevski’nin Anneler filminde oynadığım 90 yaşında bir dedeyi canlandırdım.  Kim bu diye sormuşlar kendilerine. Sonunda anladılar. Bu benim için sevindirici birşey. Rollerde karakterleri yaratmak başarıya ulaşılmış demektir.

Şu anda Arnavut Tiyatro’sundasınız...Kiracı gibi diyenler de var...

Tiyatromuzun değişik isimleri olmuştur, Azınlıklar Tiyatrosu, Halklar Tiyatrosu, Türk ve Arnavut Tiyatrosu... Ortak kullanılan bir tiyatrodur, Türklerin ve Arnavutların arasında... Önceden beraberce herşeyi kullanırdık. Fakat, her iki tiyatronun kendine özgü politikası varmış. 1974 yılında iki tiyatro ayrı yolda çalışmalarını sürdürmüşler. Yeni Türk Tiyatro’sunun yapılması tek umudumuz. O zamana kadar buradayız.  Bu tiyatro hem bizim hem Arnavutların tiyatrosudur. Kesinlikle öyle bişey olamaz. Tiyatro devletin malıdır. Çok konuşuldu bu konularda. Sanırım bazı insanlar tiyatro bizim diyerek hayal kuruyorlar. Ben de birgün tiyatro sahibiyim, isterseniz size satayım dedim? Onların ne kadar benimdir demeye hakları varsa, benim de o kadar satmaya hakkım vardır. Bunlar sadece söylentiler. İçerde işbirlik içerisindeyiz. Birbirimize yardımcı olmaya çalışıyoruz. Şu anda, yönetim kurulu başkanı olduğum için bunları rahatça konuşabiliyorum. Zira bu konuda konuşmayı da pek sevmem.

Eşiniz de tiyatro sanatçısı. Aynı sahneyi paylaştınız mı hiç?

2-3 temsilde oynadım. Eşim de bizim tiyatroda oynadı. Hatta, bir oyunda onunla evlenmek istiyordum. Hoş olmuştu. 3 çocuğumuz var. Ama hiçbiri tiyatroyla uğraşmıyor. Oğlumun denemeleri oldu. Rejisörlük okuyacaktı ama vazgeçti.

Elveda Rumeli dizisinin aktörlük kariyerinizdeki yeri ve önemi...

Elveda Rumeli dizisinden önce dizi olarak 5 veya 6 bölümlük dizilerde oynadım. Dizi açısından tecrübem buydu. Ama, Elveda Rumeli dizisinin 76 bölümünde oynadım. O dizinin çalışma temposu başkaydı. Değişikti ve yorucuydu. Ama, diğer taraftan role girme ve netice elde etmek gerekiyor. Bir haftada bir bölüm çekiliyor. Film çekimi çok daha farklı, daha fazla titizlik isteyen bir sektör.

Siz genelde ismen değil ama oynadığınız rollerle tanınan bir oyuncusunuz. Rollerin isminizin önüne geçtiğini düşünüyor musunuz?

Belki de ben çok fazla filmde oynayan aktör değilim. Belki, insanların aklında kalan benim.  Bence isim yapmaktan ziyade, rollerin kalitesi önemli. Seyircilerin aklında kalacak başarılı bir rolde oynamak benim için en önemli.

Milço Mançevski’nin Gölgeler, Toz ve Anneler filmlerinde oynadınız. Milço Mançevski gibi bir yönetmen ile çalışmak nasıl bir duygu? Sizce, yönetmenin size bu kadar güvenmesinin nedeni nedir?

Milço Mançevski’nin 3 filminde oynadım, Onun söylediğine göre, eşimle bir ara görüşmüşler. Eşime demiş ki, ben onu çok seviyorum ve takdir ediyorum. Kuşkusuz ona emniyetim büyük. Biliyorsunuz, genelde rol seçimi için sınavdan geçmek mecburiyetindesiniz, ama benim için öyle olmadı, beni direkt role aldı. Anneler filmindeki rol için senaryoyu  görünce Milço Mançevski’ye dedim ki; Neden bana bu rolü seçtin, kendimi bu rolde görmüyorum? Ben olsaydım vermezdim bu rolü Salaettin Bilal’a dedim. Sen vermezdin ben veririm dedi. Sebebini de görürsün dedi. Çekimler başladı. Başarılı çekimler olduğu için de, anladın mı dedi sana bu rolü niye verdiğimi? Benim Milço Mançevski ile işbirliğim fevkalade. O bir insanın karakterini iyi bilmeden ve anlamadan çekim yapmıyor. O tarafı çok hoşuma gidiyor.

Seçici bir yapınız var mıdır, yoksa hangi rol olsa oynarım mı dersiniz? Örneğin kapınızı birden fazla proje çaldığında, belirleyici faktörleriniz neler oluyor?

Aynı zamanda birkaç rol teklifi gelse, hepsini kabul etmişimdir. Provadan provaya gittiğim olurdu koşa koşa. Oyuncu hiçbirzaman ben bunu yapamam dememeli. İstediği takdirde yapar. Katlanacaksınız herşeye.

Tiyatronun 60. yılını kutladınız. Tiyatromuz hakkettiği yerde midir?

Bence evet hakkettiği yerdedir. Tiyatromuz yıllarca önce diğer makedon tiyatrolarıyla eşitliğini sağlamış durumdaydı. Çok ödüller alan bir tiyatroyuz. Ama ödüllerle de değerlendiremem başarımızı. Ödüller bir zamanın göstergesidir. Bazen özel hayatınız pahasına fazla çalıştığınız hissine kapılıyor musunuz?

Boş zamanımı da aileme adarım. Ailemle gezeriz, tatillere gideriz. Torunlarım da var. Onlarla eğlenmek, gezmek hoşuma gidiyor. Bunlar benim hergünkü yaşamımda çok sevdiğim şeyler.

Bir ropörtajınızda…’’Türk Tiyatrosunun var oluşu Türklerin varlığını kanıtlayan bir değerdir. Bu bakımdan bu varlığı yaşatmak için herkesin üzerine görevler düşüyor. ’’demişsiniz. Bu anlamda kimler ne yapıyor?

İnsan birşeylerin varlığını belki de en çok kaybettiği zaman hisseder. İster bir yakının olsun, ister küçük bir hediye olsun. Tiyatromuz hepimizin varlığıdır, onu kaybetmemek şartıyla, geliştirmek, yetiştirmek ve takip etmek gerekir. Bu hepimize düşen bir görevdir. Tiyatromuz yılda 3 veya 4 oyun sergiliyor. Tiyatromuzun yaşaması için seyirciye ihtiyacı var. tiyatro kendi başına var olamaz. Ama, benim varlığım sayılan tiyatroma hiç gitmezsem o zaman zaten o tiyatro benim sayılmaz. O yüzden seçeneğimiz de yok. Birkaç tiyatromuz olsa seçenek olurdu. Mesela, İstanbul’da çok tiyatro var. İstediğini seçebilirsin. Ama, yine de hepsine gitmek lazım, çünkü o da senin tiyatron. Tiyatro varlığımızdır onu yaşatmak lazım…

Rol roldür, gerçek hayat gerçek hayattır. Bazı rollerden de kendime ders çıkartıyorum. Kötü bir karakteri canlandırdığım zaman gerçek hayatımda yapmamam gereken dersi almışımdır. Örnek verebilir misiniz?

Bana etkisi hiçbirzaman olmamıştır. Ama karakterin nasıl kötü olacağını, nasıl bir hırsla nasıl bir heves ve duyguyla yapacağını düşünüyorsun. Bir bakıma kendi görüşünü ortaya koyuyorsun, kendini öyle bir duruma koyarak onu canlandırıyorsun. Kendisini aşk yüzünden öldüren bir genci oynamışımdır. Çok düşündürdü beni bu durum. Kendimi, oynadığım rollerin içine koyarak oynuyorum. Yoksa başka türlü yapamazsın.

Türklerin tiyatroya gitme alışkanlığı neden yok sizce?

Merak yok. Varlığının var olması duygusunun eksikliğinden kaynaklanıyor olsa gerek. Tiyatromuz var, burdadır nasılsa, bir gün giderim demekle olmaz zaten. Öyle darken seneler geçiyor. Bazıları adımını bile atmıyor. Oysa çok zamanınızı bile almaz. 10-12 saatini tiyatroya ayırmak.

Telif Hakkı 2005-2015 © Vrapciste.COM. Vrapçiştenin Resmi Web Sitesi!